1: Yemin olsun inip çıktığı zaman yıldıza/fışkırıp çıktığı zaman çimene/süzülüp aktığı zaman Ülker Yıldızı’na/aşağı indiği zaman o parçalar halinde ağır ağır gelene,
2: Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı.
3: O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor.
4: İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o.
5: Kuvvetleri çok müthiş olan belletip öğretti onu ona.
6: Akıl, güzellik ve güç sahibidir. Doğrulup dikildi.
7: En yüksek ufuktadır o.
8: Sonra iyice yaklaştı ve sarktı,
9: İki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı.
10: Böylece vahyetti kuluna vahyettiğini.
11: Kalp yalanlamadı gördüğünü.
12: Onun gördüğü şey hakkında kuşkuya düşüp onunla çekişiyor musunuz?
13: Yemin olsun ki onu bir başka inişte de görmüştü.
14:
Son sınır ağacı, Sidretül Münteha yanında.
15: O ağacın yanındadır sığınılacak bahçe.
16: O vakit kuşatıp sarıyordu Sidre’yi kuşatıp saran,
17: Göz ne kayıp şaştı ne azıp haddi aştı.
18: Yemin olsun ki Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.
19: Gördünüz mü Uzza’yı, Lât’ı.
20: Ve ötekini, üçüncüsü olan Menât’ı.
21: Erkek size, dişi Allah’a mı?
22: İşte bu, insafsız bir bölüştürme.
23: Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka şeyler değildir. Onlar hakkında Allah bir kanıt indirmemiştir. Onlar, sadece sanıya, bir de nefislerin hoşlandığı şeylere uyuyorlar. Yemin olsun, onlara hidayet Rablerinden gelmiştir.
24: İnsan için, her özleyip hayal ettiği var mı acaba?
25: Sonrası da öncesi de/âhiret de dünya da Allah’ındır.
26:
Göklerde nice melekler var ki, şefaatler hiçbir işe yaramaz. Allah’ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.
27: O âhirete inanmayanlar, meleklere mutlaka dişilerin adlarını takarlar.
28: Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Yalnızca sanıya uyuyorlar. Sanı ise haktan hiçbir şey kazandırmaz.
29: Bizim zikrimizden/Kur’an’ımızdan yüz çeviren ve iğreti dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden, sen de yüz çevir.
30: Onların, ilimden ulaşacakları şey işte budur. Kuşkusuz, yolundan sapmış olanı Rabbin çok iyi bilir. Hidayet üzere yürüyeni de en iyi O bilir.
31: Göklerde ne var yerde ne varsa Allah’ındır. Bu, Allah’ın; yaptıklarıyla kötülük sergileyenleri cezalandırması, güzel davranıp güzel düşünenleri de güzellikle ödüllendirmesi içindir.
32: Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O’dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O’dur.
33: O yüz geri döneni gördün mü?
34: Azıcık verdi, sona inatla sıkıca tuttu.
35: Gaybın bilgisi onun yanında da o mu görüyor?
36: Yoksa haber verilmedi mi ona, Mûsa’nın sayfalarındakiler?
37: Ve o çok vefalı İbrahim’in sayfalarındakiler…
38: Gerçek şu ki, hiçbir günahkâr bir başka günahkârın yükünü sırtlamaz.
39: Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur.
40: Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir.
41: Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.
42: Hiç kuşkusuz, son varış Rabbinedir.
43: Hiç kuşkusuz, güldüren de O’dur, ağlatan da…
44: Hiç kuşkusuz, öldüren de O’dur, dirilten de…
45: Hiç kuşkusuz, iki çifti, erkeği ve dişiyi yaratan O’dur;
46: Meni halinde atıldığı zaman bir spermden…
47: Hiç kuşkusuz, o ikinci oluşum da O’nun işidir.
48: Hiç kuşkusuz, zenginlik veren de O’dur, nimete boğan da…
49: Hiç kuşkusuz, Şi’ra yıldızının/şuurlanmanın Rabbi de O’dur.
50: Hiç kuşkusuz, daha önceden gelmiş olan Âd’ı helâk etti.
51: Semûd’u da. Böylece geriye bir şey bırakmadı.
52: Daha önce de Nûh kavmini. Çünkü onlar, evet onlar zulmettiler, azdılar.
53: Altı üstüne gelmiş kentleri de yere geçirdi O.
54: Sarıp doladı onlara, sarıp doladığını.
55: Peki, Rabbinin nimetlerinden hangisinde kuşkuya düşüyorsun?
56: Bu da ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
57: Yaklaşmakta/yaklaşacak olan yaklaştı.
58: Onu Allah’tan başka kaldıracak/uzaklaştıracak yok.
59: Şimdi siz bu sözden mi hayrete düşüyorsunuz?
60: Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz.
61: Ve siz, kibirlenip kafa tutarak sersemce somurtuyorsunuz.
62: Artık Allah için secdeye kapanın, ibadet edin/iş yapıp değer üretin!