Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Ey halkım! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka ilah yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben, sizi bir hayır içinde görüyorum. Ve sizin için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.
“Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı hakkaniyetle yapın. Kimsenin malını eksik vermeyin. Bozguncular olarak yeryüzünde fesat çıkarmayın.
Eğer mü’minler iseniz, Allah’ın bıraktığı sizin için daha hayırlıdır. Yoksa ben, gözetleyiciniz değilim.”
Dediler ki: “Ey Şu’ayb! Atalarımızın kulluk ettiklerini bırakmamızı; mallarımızı, istediğimiz gibi kullanmaktan vazgeçmemizi senin salatın mı buyuruyor?” Oysa ki sen yumuşak huylu, aklı başında bir adamsın.
“Ey halkım! Bana söyleyin! Ya ben Rabb’imden kanıt içeren apaçık bir bilgiye sahipsem; kendinden bana iyi bir rızık vermişse! Vazgeçmenizi istediğim şeyleri, kendim yapmak istemiyorum. Sadece gücümün yettiği kadarıyla düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah’tandır. Yalnız O’na tevekkül ettim ve yalnız O’na yöneldim.
Ey halkım! Bana karşı gelmeniz; Nuh halkının, Hud halkının, Salih halkının başına gelen şeyleri sizin başınıza da getirmesin? Üstelik Lut halkı sizden pek uzak da değil.
Rabb’inizden bağışlanma dileyin. Sonra ona tövbe edin! Rabb’imin, Rahmeti Kesintisiz’dir, Çok Seven’dir.
“Ey Şu’ayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz, biz, seni içimizde güçsüz görüyoruz. Kabilen olmasaydı seni taşlardık. Esasen sen değerli biri de değilsin.”
“Ey halkım! Size göre kabilem Allah’tan daha mı değerli ki O’na sırt çevirdiniz. Kuşkusuz Rabb’im yaptıklarınızı kuşatmıştır.”
“Ey halkım! Elinizden geleni yapın. Doğrusu ben de yapacağım. Alçaltıcı azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu ileride bileceksiniz. Gözetleyin, doğrusu ben de sizinle birlikte gözetleyip bekliyorum.” dedi.
Emrimiz gelince Şu’ayb’ı ve onunla birlikte iman etmiş olanları, Tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri de dehşete düşürücü bir ses yakaladı ve oldukları yerde çöküp kaldılar.
Hud (11: 84…95)