“ASAN İLE DENİZE VUR” DİYE VAHYETTİK.

Hani Rabbin Mûsâ’ya, “Zalimler topluluğuna, Firavun’un kavmine git! Başlarına geleceklerden hâlâ korkmuyorlar mı?” diye seslenmişti.
Mûsâ şöyle dedi: “Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum.”
“Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn’a da peygamberlik ver (ve onu bana yardımcı yap).”
“Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım.”
Allah dedi ki, “Hayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.”
“Firavun’a gidin ve deyin: “Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz”,
“İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.”
Firavun şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.”
“(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin.”
Mûsâ şöyle dedi: “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir halde iken (istemeyerek) yaptım.”
“Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı.”
“Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmen(in neticesi)dir.”
Firavun, “Âlemlerin Rabbi de nedir?” dedi.
Mûsâ, “O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir.”
Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) “dinlemez misiniz?” dedi.
Mûsâ, “O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir” dedi.
Firavun, “Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir” dedi.
Mûsâ, “O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu, böyledir” dedi.
Firavun, “Eğer benden başka bir ilah edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim.”
Mûsâ, “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?” dedi.
Firavun, “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu,” dedi.
Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler asa açıkça kocaman bir yılan olmuş.
Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.
Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, “Şüphesiz bu bilgin bir sihirbazdır” dedi.
“Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?”
Dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy.Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder.”
“Sana bütün usta sihirbazları getirsinler.”
Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler.
İnsanlara da “Siz de toplanır mısınız?” denildi.
“Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız” (dediler.)
Sihirbazlar gelince, Firavun’a, “Eğer biz üstün gelirsek gerçekten bize bir mükafat var mı?” dediler.
Firavun, “Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız” dedi.
Mûsâ onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın” dedi.
Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz” dediler.
Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asâ onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor.
Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
“Âlemlerin Rabbine inandık” dediler.
“Mûsâ’nın ve Hârûn’un Rabbi’ne.”
Firavun, “Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım” dedi.
Sihirbazlar şöyle dediler: “Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz.”
“(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.”
Biz Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz” diye vahyettik.
Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
Dedi ki, “Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur.”
“Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar.”
“Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz.”
Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık.
İşte böyle yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık.
Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular.
İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık” dediler.
Mûsâ, “Hayır!, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir” dedi.
Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asan ile denize vur” diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi.
Ötekileri de oraya yaklaştırdık.
Mûsâ’yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık.
Sonra ötekileri suda boğduk.
Bunda şüphesiz bir ibret vardır. Ama pek çokları iman etmiş değillerdi.
Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.
Şuara Suresi 26: 10-68

Spread the love

Bir cevap yazın